Esenyurt, İstanbul'un yoğun ve dinamik yaşamına sahip bir ilçesi olarak son zamanlarda dikkat çekici olaylara sahne oldu. Yerel bir genç kadın, eski sevgilisi tarafından yaşadığı tehdit, şantaj ve fiziksel şiddetle dolu bir dönem geçirdiğini açıkladı. Bu olay, sadece Esenyurt'ta değil, tüm Türkiye'de benzer sorunların ve yaşanan şiddetin ne denli yaygın olduğuna dair önemli bir uyarı niteliği taşıyor.
Olayın detaylarına göre, genç kadın, birkaç eski sevgilisi olan 30 yaşındaki M.H. tarafından sürekli olarak taciz ediliyordu. M.H., bulunma korkusuyla yaşadığı psikolojik baskı nedeniyle genç kadını fiziksel olarak da tehdit etti. Yaşananların ardından, kadın, durumu ailesiyle paylaştı ve birlikte polise başvurdu. Geçen günlerde, eski sevgilisi kadınla buluşmak isteyen genç kadını zorla eve götürüp dövdüğü iddia edildi. Ardından durum bildirilince, M.H. gözaltına alındı ancak serbest bırakıldı. Serbest kaldıktan sonra ise sosyal medya aracılığıyla kadına şantaj yapmaya devam etti.
Bu olayın ardından, kadının yaşadığı psikolojik ve fiziksel zorluklar, sosyal medyada geniş bir yankı buldu. Gözaltına alınan M.H.'nin ifadesinin ardından yaşanan hukuki süreç, mağdur kadın için daha büyük bir korku kaynağı haline geldi. Kendini güvende hissetmeyen genç kadın, tehdit mesajları almaya devam etti ve pek çok kişi, bu tür şiddet olaylarının aslında ne denli içinden çıkılmaz bir hal aldığını ifade etti.
Esenyurt'taki bu olay benzeri tehdit ve şantajların yaşanmadığını düşünmek mümkün değil. Yerel halk, bu olayın ardından toplumsal bir farkındalık yaratmayı amaçlayan etkinlikler düzenlemeye başladı. Akademik uzmanlar ve sosyal hizmet kuruluşları, kadına yönelik şiddetin önlenmesi adına atılması gereken adımlar üzerinde çalışmalara başladı. Gölge gibi peşinden koşan eski sevgililer, tehditler ve devam eden şiddetin sona ermesi için kadınların hangi yolları izlemesi gerektiği üzerine broşürler, toplantılar ve seminerler düzenleniyor. Yaşananlar, sadece bir kadının değil, tüm toplumun sorunu haline gelmekte ve bu durum da dikkat çekici bir senaryo yaratmaktadır.
Şimdi, bu tür olayların daha fazla yaşanmaması için toplum olarak nasıl bir yaklaşım sergilememiz gerektiğini düşünmeliyiz. Yaşananlar, günümüz dünyasında kadına yönelik şiddetin ne denli sıradanlaştığını gözler önüne seriyor. Sadece Esenyurt değil, Türkiye'nin dört bir yanında kadınların benzer sorunlar yaşadığı biliniyor. Bu nedenle, toplumsal bilinci artırmanın yanı sıra, hukuk sisteminin de bu zamana kadar yaşanan şiddet olaylarına karşı ne denli etkili olduğunun sorgulanması gerekiyor.
Son olarak, Esenyurt'taki olayın sonrasında yaşanan yine çok güncel döngüler, tüm kadınların dayanışmasını ve bu tür durumlar karşısında ses çıkarabilmesini sağlamak açısından önem taşıyor. Kadına yönelik her türlü şiddeti kınamak ve bunun önüne geçmek için toplumun her kesimine ayrı görev düşmektedir. Unutulmamalıdır ki, sesimizi yükselttiğimizde, bu gibi olayların bir daha yaşanmamasına katkıda bulunabiliriz. Korkmadan, çekinmeden yaşadığımız olayları paylaşmalıyız. Bu sayede, kurban olduğumuz veya tanık olduğumuz şiddet vakalarına karşı toplum olarak duyarlılığımızı artırmış olacağız. Sorunun önüne geçmek, yalnızca tek bir birey değil, tüm toplumun ortak sorumluluğudur.