Yirminci yüzyıldan bu yana Orta Doğu’da yaşanan siyasi çalkantılar, İsrail’in bölgesel etkisini sürekli sorgulamaktadır. Foreign Policy dergisi, bu bağlamda yaptığı analizlerle, İsrail’in Uluslararası arenada kayda değer bir bölgesel güç olmasına yönelik engelleri ortaya koymuştur. Ancak bu iddialar, geniş kitleler tarafından tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu makale, İsrail’in bölgesel güç olma hayalleri ve bu hedefin önündeki engeller hakkında kapsamlı bir bakış sunmaktadır.
İsrail, kuruluşundan bu yana kendi güvenliğini sağlamak ve uluslararası alanda tanınmak amacıyla çeşitli stratejiler geliştirmiştir. Stratejik derinlik kazanmak, müttefiklerle güçlü ilişkiler kurmak ve ekonomik olarak sürdürülebilir bir yapı oluşturmak, İsrail’in hedefleri arasında yer alır. Ancak ne yazık ki tarihi olaylar ve dinamik politik ortam, bu hedefleri gerçekleştirmede önemli engeller oluşturmuştur.
Örneğin, 1967 ve 1973 savaşları, İsrail’in askeri gücünü pekiştirirken, aynı zamanda Arap dünyasında derin bir düşmanlık yaratarak bölgedeki diğer ülkelerle ilişkilerini zorlaştırmıştır. Bugün, özellikle İran’ın bölgedeki etkisi ve Suriye’deki iç savaş, İsrail’in stratejik planlamasına ciddi zorluklar getirmekte. İran’ın nükleer programı ve desteklediği milis gruplar, İsrail için ciddi bir tehdit oluşturmakta, bu da Tel Aviv’in askeri harcamalarını artırmasına yol açmaktadır.
İsrail’in bölgesel güç olma hedefini etkileyen diğer önemli bir unsur da uluslararası siyasetin dinamikleridir. Amerika Birleşik Devletleri, geçmişte İsrail’in en büyük müttefiki olmuş ve birçok stratejik anlaşma imzalanmıştır. Ancak son yıllarda, ABD’nin Orta Doğu politikası değişmekte, bu da İsrail’in stratejik konumunu zayıflatmaktadır. Özellikle Biden yönetiminin diplomasiye yönelmesi, Orta Doğu’daki eski dinamikleri tekrardan şekillendirmektedir.
Avrupa Birliği ve diğer bölgesel aktörlerin de İsrail’le olan ilişkileri, uluslararası hukukun belirlediği sınırlar içinde kalmaya çalışırken, bir yandan da Arap ülkeleriyle normalleşme anlaşmaları yapmaya başlaması, İsrail’in bölgedeki etki gücünü sorgulayan bir gelişme olmuştur. Bu durum, İsrail’in yalnızca askeri güçle değil, aynı zamanda diplomasi ve ekonomik ilişkilerle de güç kazanması gerektiğini ortaya koymaktadır. Dolayısıyla, İsrail’in dış politikası, sadece kendi iç dinamikleriyle değil, aynı zamanda uluslararası güç dengesinin değişkenleriyle de şekillenmektedir.
Sonuç olarak, Foreign Policy dergisinin kapsamlı analizleri, İsrail’in bölgesel güç olma çabalarının ne denli karmaşık bir yapıya sahip olduğunu göstermektedir. Ülke, hem iç hem de dış politikada birçok beklenmedik zorlukla karşı karşıyadır. Gelecekte, bu zorlukların üstesinden gelmek için hangi stratejilerin uygulanacağını ve tespit edilen engellerin nasıl aşılacağını görmek, dünya genelindeki gözlemciler için büyük bir merak konusudur. Orta Doğu’da yaşananlar, yalnızca bölgedeki ülkeler için değil, tüm dünya için önemli dersler içermektedir.