Dünya genelinde öğrencilerin hakları ve özgürlükleri için mücadele eden pek çok akademisyen ve aktivist, zaman zaman etkili protesto yöntemlerine başvuruyor. Bu bağlamda, ABD’li profesör ****Jonathan Smith****, Türk öğrenci Rümeysa Öztürk’ün maruz kaldığı haksızlıkları dile getirmek ve destek vermek amacıyla açlık grevine başladı. Bu eylem, sadece Rümeysa’nın durumunu gündeme getirmekle kalmayıp, aynı zamanda öğrenci haklarının korunması adına önemli bir farkındalık yaratma çabası olarak da değerlendirilmektedir.
Rümeysa Öztürk, Türkiye’de yükseköğrenim gören bir öğrenci olarak, akademik kariyeri boyunca birçok zorlukla karşılaşmış durumda. Ülkesindeki eğitim sisteminin zorlukları, güvenlik endişeleri ve öğrenci haklarına yönelik kısıtlamalar gibi meseleler, Rümeysa gibi gençlerin hayatlarını derinden etkiliyor. Öztürk, üniversite döneminde yaşadığı bu zorlukları sosyal medya platformları aracılığıyla kamuoyuna duyurmaya çalıştı. Ancak bu çabaları, bazı durumlarda devlet tarafından baskı ve sansürle karşılandı. Rümeysa’nın mücadelesi, sadece kendi hikayesiyle sınırlı kalmayıp, Türkiye’deki birçok gencin yaşadığı zorunlulukları da gündeme taşıdı. Profesör Jonathan Smith, Rümeysa’nın yaşadığı zorluklara dikkat çekmek amacıyla Türkiye’ye yaptığı ziyaret sırasında, öğrenci hareketlerine ve özgürlüklere olan desteğini açıkça ifade etti.
Profesör Jonathan Smith, Rümeysa Öztürk için başlattığı açlık grevi ile yalnızca bir dayanışma eylemi gerçekleştirmekle kalmayıp, aynı zamanda dünyada öğrenci hakları üzerine bir tartışma başlatmayı hedefliyor. Smith, eyleminin arkasındaki motivasyonu “Bir öğrencinin yaşadığı adaletsizliklere karşı durmak benim için bir zorunluluk. Rümeysa gibi gençlerin sesi olmak şu anda en önemli görevim” şeklinde tanımladı. Açlık grevi, birçok medyanın ilgisini çekti ve sosyal medya üzerinden binlerce insanın destek mesajları göndermesiyle geniş bir yankı buldu. Duygusal bir mesaj olarak başlayan bu eylem, öğrencilerin, akademik özgürlüklerinin sonuna kadar savunulması gerektiği fikrinin vurgulanması adına büyük öneme sahip oldu.
Smith’in açlık grevi, dünya genelindeki öğrenci toplulukları ve akademik dünya üzerinde dikkat çekici bir etki yaratırken, bazı üniversiteler ve öğrenci dernekleri de bu durumu desteklediklerini açıklamışlardır. Açlık grevlerinin tarih boyunca toplumsal değişimlerde bir araç olarak kullanıldığı bilinen bir gerçektir. Smith, bu vesileyle öğrenci haklarının önemini vurgulamakta ve Rümeysa’nın mücadelesinin arkasında durarak ona destek veren bir lider kimliği çizmektedir.
Sonuç olarak, Jonathan Smith’in açlık grevi, yalnızca Rümeysa Öztürk’ün durumuna dikkat çekmekle kalmayıp, aynı zamanda tüm dünyada öğrenci hakları, eğitimde eşitlik ve bireysel özgürlüklerin önemi hakkında geniş bir diyalog başlatma potansiyeli taşımaktadır. Rümeysa’nın hikayesi, gençlerin seslerinin duyulması gerektiğinin ve her gencin eşit haklara sahip olması gerektiğinin altını çizerken, akademik topluluğun bu konuda daha fazla ses vermesi gerektiğini de hatırlatmaktadır. Öğrencilerin özgürce düşünme ve ifade etme haklarına sahip çıkılması, gelecekte daha adil ve eşit bir eğitim sisteminin temellerini atma açısından kritiktir. Jonathan Smith’in açlık grevi, bu amaçla atılan önemli bir adım olarak tarihe geçecek gibi görünmektedir.